Kyoto protokolü, sera gazı emisyonu yüksek olan sanayileşmiş ülkelerin salınımı azaltmalarında bir hedef belirleyen protokoldür. Kyoto protokolüne geçmeden önce sera gazının ne olduğuna bakmamız gerekmektedir.
Sera Gazı Nedir?
Atmosfer üzerinde birçok asal gazlar bulunmaktadır. Sera gazı ise gezegenin ve canlıların ihtiyaç duyduğu ısıyı veren aynı zamanda deniz, okyanus, nehir ve akarsu gibi suların dengeli bir ısıda kalmasını ve donmasını engellemektedir. Fakat iklim krizi sebebi ile sera gazı tamamen zararlı olarak bilinmektedir. Araştırmalarda sera gazları ile ilgili dünyanın battaniyesi olarak aktarılmaktadır. Bunun sebebi bireyler olarak üşüdüğümüzde bir battaniyeye sarılır ve ısınırız. Sera gazları da aynı bu şekilde dünyanın etrafını sararak bir battaniye görevi alır. Fakat bildiğimiz bir şey var ki her şeyin fazlası zarardır. Sera gazları ile ilgili önyargı bu yüzdendir. Karbon salınımı sera gazının tabakasında bir kalınlık etkisi oluşturmaktadır. Bu da içinde ki gazın aşırı derece de artması ile hava dengesizliklerine neden olurken buzulların erimesine yol açmaktadır. Bu yüzden karbon salınımını azaltabilmek için Kyoto Protokolü devreye girmiştir.
Kyoto Protokolü Nedir?
17.Yüzyıldan itibaren İngiltere ile birlikte Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere endüstriyelleşmeye başlamıştır. Bununla birlikte sanayi devrimin başlangıcı meydana gelmiştir. Sanayi devrimi büyük bir ekonomik kalkınma ve refah oluştursa da olumsuz yan etkileri de gözükmeye başlamıştır. Bunun en büyük örneği ise çevredir. Karbon emisyonun salınımı, zamanında gerekli önlemlerin alınmaması bacalara filtrelerin takılmaması karbon salınımını arttırmıştır. Kyoto protokolünde ise artık Dünya’nın bu kadar emisyonu kaldıramayacağı açıklanmıştır. Bu yüzden sera gazı salınımı azaltabilmek 1997 yılında oluşturulan protokol, 1992’de imzalanan bir çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor. Protokol’ün amacı ve hedefleri nelerdir peki?
Kyoto Protokolü Hedefleri Nedir?
Sanayileşmiş olan ülkeler 1990 yılında salmış oldukları karbon salınımını 2008-2012 yılları arasında %5oranında azaltmayı kabul etmiştir. Bu protokol kapsamında ise anlaşma yapan tüm ülkeler verilen hedefi ulaşmaya söz vermiştir. Yapılan araştırmalar kapsamında günümüzde AB ülkelerinde salınım %8 iken Japonya’dan %5 oranında bir azaltma bekleniyor. Peki, oranı düşük ülkeler bu durumda ne yapacak?
Oranı az olan ülkeler ise bu oranı daha da azaltma sözü vermektedir. Bazı ülkeler bu protokol için olumsuz tutum sergilemişti. Rusya gibi bunun sebebi ise bazı şartların Rusya için daha ağır olmasıydı. Fakat 2004 yılına gelindiğinde Rusya Kyoto Protokolünü kabul etmiştir. Peki Kyoto Protokolü’nün yürüklükte yer alması neler sağlıyor? 16.05.2015 tarihinden itibaren bağlayıcı ve yasal olan bir protokol olarak kabul edilmiştir. Dışişleri bakanlığının açıklamasına göre ise 135 ülke tarafından kabul edilmiş olup yürürlüğe girmemiştir. ABD, Japonya, Rusya ve Yeni Zelanda ikinci taahhüt döneminde yer almamışlardır.
Kyoto Protokolünün Katkıları Nelerdir?
Sera gazı katmanının kalınlaşması hem dünya hem de yaşayan canlılar için tehlikelerdir. Çünkü iklim değişikliği yavaş yavaş kendini gösteren bir yapıdır ve bir gün önüne geçilemeyecek bir sorun ile karşılaşabilir. Bu durumda ise geri dönüşler olmayabilir. Bunun için Kyoto Protokolü Karbon salınımı aynı zamanda onunla birlikte ortaya çıkan karbondioksit, azotoksit, metan, ozon ve kloroflor gazlarını düşürerek sürdürülebilir yaşamın önünü açmak ve gelecek nesillere temiz bir dünya bırakmanın yolunu aramaktadır. Bu sadece insanlar için değil aynı zamanda ekosistem içinde önemli bir durumdur. Çünkü iklim değişikliği çevreye zarar vermekle birlikte ekosistemde yaşayan canlıların yaşam alanlarını tahrip etmekte ve biyoçeşitliği azaltmaktadır. Bunun için Kyoto protoklüne uyulması önemlidir. Peki, bireyler karbon salınımı neler yapabilir? Bireyler olarak şahsi araç kullanımını azaltmak önemlidir. İmkânı olan bireylerin elektrikli araç kullanması, bisiklet yollarının oluşturulması ve çoğaltılması, kara yolu taşımacılığından farklı olarak raylı sistemin geliştirilmesi.
Tüm bu çalışmalar karbon salınımınına yardımcı olacaktır. Hatta pandemi döneminde yapılan bir araştırmaya göre ilk 6 ayda görülmemiş karbon emisyonu azalımı meydana gelmiştir. Bu yazıda akıllarda takılan bir soru olabilir. Neden hala bazı ülkeler bu protokole katılmıyor? Çünkü Kyoto Protokolü için çeşitli çalışmalar yapılırken, buraya katılan ülkelerin belirli süre ile sanayilerinde değişiklikler yapmaya ve daha az çalıştırmasına neden olmaktadır. Bu da ülkelerin ekonomik kayıplarına neden olmaktadır. 2004 yılında Amerikan başkanı George Bush ekonomik olarak 5 milyon iş yerinin tehlikeye gireceğini aynı zamanda ekonominin 400 milyar dolarlık bir kayıp olacağını belirtmiştir. Bundan farklı olarak ise zamanında gelişmiş olan ülkelerin, saldıkları emisyon salınımları yok sayılırken günümüzde gelişmek isteyen ülkelerin bu sebepten dolayı önüne geçilmesi anlaşmazlıklara aynı zamanda sorunlara neden olmaktadır.