Hahaha… beyin yarışmaz; yapay zekâyı adeta alt eder, ve bu durum en az bir nesil daha böyle devam edecek.
Bu konuya dair izleyicilerin güvenini tazelemek ve bir fikir vermek adına:
Bir yapay zekâ programının (derin sinir ağı, DNN) kapasitesi, “nöronları” (düğümleri) arasındaki bağlantılara bağlıdır. Bu bağlantılar, her yeni düğümle geometrik olarak artar. Artan karmaşıklık, aynı zamanda daha fazla hesaplama operasyonu yapılması anlamına gelir. Örneğin, aşağıdaki grafikte yer alan en iyi DNN’ler, %80 doğruluk seviyesine ulaşmak için 30 ila 90 milyon işlem gerçekleştirmek zorundadır. Düğümlerin sayısı arttıkça, gereken işlem sayısı da artar.
Bugün kullanılan en güçlü Yapay Sinir Ağları, hâlâ insan beyninin yanında sönük kalmaktadır.
Her yetişkin insanın beyninde yaklaşık olarak 90 milyar nöron bulunur, bu da dünya nüfusunun 12 katıdır. Ayrıca, nöronlara destek sağlayan ve büyük ölçüde bilinmeyen bilişsel ve lojistik işlevlere sahip olan eşit sayıda veya daha fazla sayıda glia hücresi vardır.
Eğer beynin sadece %0,1’i (binde biri) yeniden yapılandırılabilseydi, mümkün olan kombinasyonların sayısı 79 milyon yükseltgen değerine eşit olurdu. Bu, modern astronominin görünür yıldız sayısını ya da dünyadaki tüm sahil ve çöllerdeki kum tanelerini aşan absürt bir rakamdır.
Her bir kombinasyon; bir deneyimi, bir hatırayı, bir beceriyi, bir problem çözümünü ya da bir karakter özelliğini kodlar. Başka bir deyişle, bu kadar çok bağlantı kurabilen bir makine, herhangi bir GPT algoritmasını çözüm bulma konusunda geride bırakır.
Modern mühendislik, bir ormanda kaybolmuş bir pireye benzer; farkına vardığı orman aslında, kendisinden çok daha eski bir insanın koludur. İşte bu yüzden, “tekillik” ya da “cyborg’lar tarafından yönetilen dünyalar” gibi felaket senaryoları bugün yerini, teknolojinin doğa karşısında beyaz bayrağı salladığı örneklere bırakmaktadır.